• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

47Şuara Suresi 192-201




Hatalı Çevrilen Ayetler


47Şuara Suresi 192-201


Hatalı Çeviri:
192. Muhakkak ki o (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.
193, 194, 195. (Resûlüm!) Onu Rûhu'l-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin kalbine indirmiştir.
196. O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır.
197. Benî İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?
198, 199. Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi.
200, 201. Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.


Doğru Çeviri:
192Ve şüphesiz ki bu apaçık kitap, kesinlikle âlemlerin Rabbinin indirmesidir. 193-195O apaçık kitapla, uyarıcılardan olasın diye apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Güvenilir Canı [ilâhi mesajları, güvenilir bilgiyi] indirdi. 196Ve şüphesiz Güvenilir Can [güvenilir bilgi], kesinlikle öncekilerin kitaplarında da vardı.
197Ve İsrâîloğulları bilginlerinin kendi kitaplarında güvenilir bilginin varlığını bilmesi, onlar için bir alâmet/gösterge olmadı mı?
198,199Ve Biz apaçık kitabı yabancılardan/Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o, onlara okusaydı, onlar, buna iman ediciler değillerdi.
200,201Böylece onu günahkârların kalplerine soktuk. Onlar acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.



192Ve şüphesiz ki bu apaçık kitap, kesinlikle âlemlerin Rabbinin indirmesidir. 193-195O apaçık kitapla, uyarıcılardan olasın diye apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Güvenilir Canı [ilâhi mesajları, güvenilir bilgiyi] indirdi. 196Ve şüphesiz Güvenilir Can [güvenilir bilgi], kesinlikle öncekilerin kitaplarında da vardı.


Surenin başında Kur’an ile ilgili anlatıma büyük bir parantez olarak giren önemli haberler bölümünün tamamlanmasından sonra, tekrar asıl konu olan Kur’an ile ilgili açıklamalara dönülmüştür. 192. ayetin başındaki "ve" bağlacı, bu paragrafı surenin başına bağlamakta, yine aynı ayette geçen " إنّهinnehü" sözcüğündeki "bu" zamiri de 2. ayetteki "apaçık, açıklayıcı kitap"ı göstermektedir. Dolayısıyla bu paragraf, surenin 1, 2. ayetleri ile birlikte aşağıdaki gibi anlaşılmalıdır:

1, 2, 192–196. ayetler:

Ta, Sin Mim.
Bunlar, apaçık /açıklayıcı kitabın ayetleridir. Ve şüphesiz ki bu [apaçık kitap], kesinlikle âlemlerin Rabbinin indirmesidir. Onunla [apaçık, açıklayıcı kitapla], uyarıcılardan olasın diye apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Emin Ruh [Güvenilir Can, sağlam bilgi] indi. Ve şüphesiz o [er-Ruhu’l-Emin, sağlam bilgi], kesinlikle öncekilerin kitaplarında da vardı.

ER-RUHÜ’L-EMÎN

Bu ifade Kur’an’da sadece bu pasajdaki 193. ayette geçmektedir. Bu ayette bir sıfat tamlaması olarak "er-Ruhü’l-Emîn" şeklinde yer alan bu ifade, bir isim tamlamasıymış gibi "Ruhü’l-emin" şeklinde telâkki edilmekte ve böylece büyük yanlışlıklara sebebiyet verilmektedir. Nitekim Kur’an’ın Cebrail adındaki melek tarafından indirildiği yolundaki peşin kabule dayanan geleneksel anlayış, 193. ayeti "Onu Ruhü’l-Emin [Cebrail] indirdi" diye yanlış meallendirmiş ve zihinlerde bu yanlışla yer etmesine yol açmıştır. Oysa bu meal, ayetin lâfzî manasına uygun olmadığı gibi, hem 192. ayetteki "O, âlemlerin Rabbinin [Allah’ın] indirmesidir" ifadesiyle hem de Kur’an’ın Allah tarafından indirildiğini bildiren yüzlerce ayetle çelişmektedir. Bir çelişki de yine "nezele [indi]" fiilinin geçişsiz olmasına rağmen geçişli anlama gelecek şekilde "indirdi" olarak ifade edilmesinden kaynaklanmaktadır. Hâlbuki yüzlerce ayetin anlamıyla oluşturulan bu çelişkinin ortadan kaldırılması için, ayette geçen "bihi" ifadesindeki "be" harf-i cerrinin "ilsak" için değil de "musahabe" için alınması yeterlidir. Bu takdirde "nezele" fiili geçişsiz anlamı ile "onunla indi" olarak ifade edilir ve diğer ayetlerle oluşturulmuş olan çelişki de ortadan kalkmış olur.

Netice olarak, 193. ayette geçen "er-Ruhü’l-Emin" ifadesinin kişileştirilerek "Cebrail" olarak yorumlanması yanlıştır. Burada "emin, güvenilir, sağlam" olarak nitelenmiş olan ve uyarıcılardan olmasını sağlamak için peygamberimizin kalbine Allah tarafından indirilmiş olan "ruh, bilgi, vahiy", Mücadele suresinin 22. ayetinde de açıkça ifade edildiği gibi, inananları güçlendirmek üzere yine Allah tarafından indirilmiştir.


197Ve İsrâîloğulları bilginlerinin kendi kitaplarında güvenilir bilginin varlığını bilmesi, onlar için bir alâmet/gösterge olmadı mı?

198,199Ve Biz apaçık kitabı yabancılardan/Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o, onlara okusaydı, onlar, buna iman ediciler değillerdi.


Surenin giriş bölümünde de belirttiğimiz gibi, bu ayetin Medenî olduğu ileri sürülmüştür. Bu iddianın sebebi, ayetin önündeki ve arkasındaki ayetlerle anlam irtibatının kurulamaması olsa gerektir. Hâlbuki ayetteki "onu" zamiri, "[kendi kitaplarında] sağlam bilginin varlığı" anlamına raci olunca bu iddia yersiz hâle gelmektedir. Aksi hâlde bu ayetin, önündeki ve arkasındaki ayetlerle anlam olarak bir bağlantısı kurulamaz ve ayetin Medenî olduğu ileri sürülebilir. Ne var ki, bu takdirde de ayetin Medine’de inen ayetler arasında nereye konulması lâzım geldiği sorunu ortaya çıkmaktadır.

Bu ayette, Kur’an’ın Allah tarafından indirildiğine İsrailoğullarının bilginleri tanık gösterilmektedir. Zira İsrailoğullarının bilginleri Araplar gibi olmayıp vahiy, kitap gibi konularda bilgilidirler ve Kur’an kendilerine götürüldüğü takdirde Kur’an’ın önceki kitaplar gibi olduğunu söyleyebilecek durumdadırlar.

Bu ayet, Kasas suresinin 52–55. ayetleri ile tefsir edilmiştir:

52Sözden [vahiyden/Kur’ân'dan] önce kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler; onlar, Söz'e [vahye/Kur’ân'a] de inanırlar.
53Ve onlara o Söz [vahy/Kur’ân] okunduğu zaman onlar, "Biz, ona inandık. Şüphesiz o, Rabbimizden gelen gerçektir. Kesinlikle biz, ondan önce müslüman olanlardık" dediler.
54İşte onlar; sabrettikleri için onların ödülleri iki kere verilecektir. Ve onlar kötülüğü iyilikle savarlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden harcamada bulunurlar.
55Ve onlar, boş söz işittikleri zaman, ondan yüz çevirirler ve "Bizim işlerimiz yalnızca bizim için, sizin işleriniz de yalnızca sizin içindir. Size selâm olsun! Biz cahilleri aramıyoruz" derler. [Kasas/52–55]

Bu konu ile ilgili olarak ayrıca aşağıdaki ayetleri de hatırlatmakta yarar görüyoruz:

156,157Allah diyor ki: "Benim azabım var; onu dilediğime dokundururum, rahmetim de var; o ise her şeyi kuşatmıştır. Onu da özellikle Allah'ın koruması altına girenlere, zekâtını; vergisini verenlere ve âyetlerimize inananlara; kendilerine iyiyi emreden ve onları kötülüklerden alıkoyan, temiz ve hoş şeyleri kendilerine serbestleştiren, kirli, pis ve kötü şeyleri de üzerlerine yasaklayan, sırtlarından ağır yükleri, üzerlerindeki bağları ve zincirleri indiren, yanlarındaki Tevrât ve İncîl'de yazılmış bulacakları Anakentli/Mekkeli Peygamber, o Elçi'ye uyan kimselere yazacağım. O hâlde, O'na iman eden, O'na kuvvetle saygı gösteren, O'na yardımcı olan ve O'nun ile birlikte indirilen nûru izleyen kimseler var ya, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir." [A’râf/156, 157]

10De ki: "Hiç düşündünüz mü? Eğer Kur’ân, Allah tarafından ise ve siz de onu bilerek reddetmişseniz, bununla birlikte İsrâîloğulları'ndan bir şâhit de onun bir benzeri üzerine tanık olup da inanmışsa, siz de büyüklük tasladıysanız ... Şüphesiz ki, Allah şirk koşarak yanlış, kendi zararlarına iş yapanlar topluluğuna kılavuzluk etmez." [Ahkaf/10]

106Ve Kur’ân'ı, Biz onu insanlara ağır ağır öğrenip öğretesin diye parça parça ayırdık ve Biz onu indirdikçe indirdik!
107,108De ki: "Siz Kur’ân'a ister inanın, ister inanmayın; şu daha önce kendilerine bilgi verilenler; Kur’ân onlara okunduğunda onlar, boyun eğip teslimiyet göstererek çeneleri üstü kapanırlar. Ve "Rabbimiz her türlü kusurdan arınıktır. Rabbimizin vaadi kesinlikle gerçekleşecektir" derler."
109Ve onlar, ağlayarak çeneleri üstü kapanırlar. Ve Kur’ân, onların saygılarını, alçak gönüllüğünü artırır. [İsra/106–109]*




*İşte Kuran, Şuara Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim